Yazmak…
Gazete sütunlarında okuyucunun en fazla merak edip rağbet ettiği, gözleriyle ısrarla aradığı bölümler, köşe yazılarıdır. Eskilerin tabiriyle “ sehl- i mümteni” dediği gibi; dışarıdan bakılınca kolay görünen, ancak iş kaleme dökülmeye başladığında içinden çıkılmaz hal alan köşe yazısı, okuyucuyla yazar arasında bir duygu bağıdır.
Her yazı; yitirilmiş umutların ilacı, kelimeler dünyasından yüreğe akan bir çağıltıdır. Yazarının kendi rengine büründürdüğü, iç dünyasının kapılarını aralayıp çizgilerini yansıttığı, düşünce ufkunun boyutlarını derinleştirdiği köşe yazısı, okuyucuyla bütünleşir ve geleceğe güzel bir hatıra bırakır.
Yerel gazetelerde bu işi yürütmek, ateşten gömlek giymekle özdeştir. Ama yine de bu uğraşın okuyucuyla dertleşip hasbıhal etmek gibi bir lüksü var.
Kimi zaman yazdıklarınız karşısında şaşkınlık duyanlar olur. Kimi zaman, yazmanın bir yaşı varmış gibi sizden beklenilmez döktüğünüz sözcükler… Oysa yazmak yürek işidir, yüreğiyle dertleşebiliyorsa insan işte o zaman dökülüverir sözcükler… Yüreğin yaşı yoktur onun için. Yürek ki, kimi zaman hüznü, kimi zaman sevinci taşıyacak kadar güçlüdür. Yüreğin de bir rengi vardır çünkü. Ondandır yazmakla yürek arasında gidiş gelişler…
Her renkten çiçeğin filizlenip boy attığı gönül iklimimizin çiçeğidir yazdıklarımız… Bazen kışı soluklar bazen baharı soluklar. Düşünceler, ince ince nakış ve motifler misali işlenerek okuyucusuyla buluşur. Her yazı, geleceğe ve umuda yollanmış bir mektuptur. Okuyucusuyla kavuşacağı kavuşma anını bekler.
Birçoğunu tenzih ediyorum ama yaşamı boyunca okuduğu kaynaklar bir elin parmaklarını geçmeyen ama yazmak konusunda ahkam kesen sözüm ona okuyucular ve yazarlar olsa da; yazarlık ne mekteplerde okutulan bir meslek, ne de sokak ortalarında öğrenilen bir uğraştır. Onu büsbütün emellerden uzak bir mevkide tutmalıdır insan.
Yazmak insan olmanın onuru, insani bir duruş sergilemenin adıdır. Kendinin nerede, nasıl durduğunu görmek için yazar insan. Nasılsa gören görür, bilen bilir; öyle değil mi?
12 Ağustos 2012 Pazar 16:28
YORUMLAR
- Bu habere henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun.
YAZARA AİT DİĞER YAZILAR
DİNMEYEN YALNIZLIĞIMIZ, DİNMEYEN ACIMIZDIR MARAŞ
Hazanı gözlüyorum şimdi suskun bir kentin düşlerinde…
KANLI BİR UMUDUN ADIDIR FİLİSTİN
SAVRUK ŞELALERİ SAVRULUP GİTMESİN NOLUR...
“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür...."
MARAŞ'IN YİTİK MİRASINA İHANET ETMEK...
Özlemlerimiz, hırslarımız, farklı görünebilme sevdalarımız var...
"KARIN YAĞDINI GÖRÜNCE..."
“Korkulukları olmayan bir köprüde" kaybettiklerimiz...
Bir garip hasret çöker akşamlara...
ÖFKE YILDIZLARIYDI SÖNME BİLMEYEN...
FARKLI İKLİMLERİN COĞRAFYASINI KURUYORUZ DÜŞLERİMİZDE…
HAYAT NEHRİNDE DÜŞE DALMAK…
Çığlıklarla tükenen zamanlardan geçiyoruz…
İçinizde bir ağacın dalları kırıldı mı hiç?
Şehitler ayvadır, nardır… Bir geceden bir sabaha akan Ah-u revandır….
YORUM EKLE