FARKLI İKLİMLERİN COĞRAFYASINI KURUYORUZ DÜŞLERİMİZDE…
Memleketime kar yağmıyor.. Kuru bir ayaz var. Kar yağmalı. Toprak suyu özlüyor, lapa lapa yağması gereken karı özlüyor. Düşündüm de insan niye böyle yağmuru, karı, suyu çok sever. Belki de özünde toprak olduğu için. Özünde yazmak olanlar da bu yüzden alıyor kalemi eline. Bir söze bir söz daha ekleyerek, çoğalarak yaşıyoruz vesselam. İçimizden gelen seslere kulak vererek duyuyoruz, hissediyoruz belki de bize ulaştırılmak istenen nağmeleri.
Sözleri yitirsek bile yüreğimiz her daim konuşuyor. Çünkü derinlerde bir yerde bekleyen sözleri vardır her insanın. Kırkikindi vakti vardır şahlanan duygu denizinde karaya vuran sert damlaların dinmesini beklemeden yürek mahzenine dökülen. Bir gülü koklarken bile binlerce diken batmıyor mu yüreğimize? İşte biz acısı benzine vurmuş bir yüreğin kıyılarında geziniyoruz. Yeryüzünün dört bir yanında adımıza kayıtlar düşülüyor. Kalbi yerinden sökülüp atılmış bir çağa tanıklık ediyoruz. Sizler bizi, bizler buradan sizleri okuyoruz. Biz aslında edebiyatla, tükenmeyen farklı iklimlerin coğrafyasını kuruyoruz düşlerimizde.
Anlayacağınız buna edebiyat deniyor. İşte o zaman edebiyat, siyah-beyaz bir resmi rengarenk bir hayatiyet manzarasına çeviren sihirli bir fırça gibi hayatı ruhsuz bir yaşama soğukluğundan kurtarıp coşkulu, ışıltılı ve mavera soluklu hayat sahnelerini parlatan etkinlikler toplamı oluyor. Edebiyat insanı insandan uzaklaştırmıyor, aksine yakınlaştırıyor. İnsanı bizzat ruh merkezine, en hassas duyarlıkların alanına çekiyor. Bizim içimizde koşusu yarım bırakılmış atlar oldukça; edebiyat, kalbimizin en derin ovalarında sonsuza uzanan bir çizgi üzerinde her an sefere hazır bir “burak” gibi kapımızda hazır bekliyor.
Ruhumuzu sımsıkı kuşatan ince bir duyarlık meltemi elini yüreğimizden çekmedikçe, edebiyat bizi hayatın yılışık, seviyesiz, anlamsız, bazen de aşağılık gidişatına karşı koruyacaktır. Bir ırmağın kenarında yürüyebilmek, denize sessizce bakabilmek, dökülen yaprakların arasında kaybolabilmek için vardır edebiyat. Bize düşen bu rüzgarın dışında kalmamak. Yürek sıcaklığımızı koruyabilmek dileğiyle…
14 Eylül 2012 Cuma 02:32
YORUMLAR
- Bu habere henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun.
YAZARA AİT DİĞER YAZILAR
DİNMEYEN YALNIZLIĞIMIZ, DİNMEYEN ACIMIZDIR MARAŞ
Hazanı gözlüyorum şimdi suskun bir kentin düşlerinde…
KANLI BİR UMUDUN ADIDIR FİLİSTİN
SAVRUK ŞELALERİ SAVRULUP GİTMESİN NOLUR...
“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür...."
MARAŞ'IN YİTİK MİRASINA İHANET ETMEK...
Özlemlerimiz, hırslarımız, farklı görünebilme sevdalarımız var...
"KARIN YAĞDINI GÖRÜNCE..."
“Korkulukları olmayan bir köprüde" kaybettiklerimiz...
Bir garip hasret çöker akşamlara...
ÖFKE YILDIZLARIYDI SÖNME BİLMEYEN...
HAYAT NEHRİNDE DÜŞE DALMAK…
Çığlıklarla tükenen zamanlardan geçiyoruz…
Yazmak…
İçinizde bir ağacın dalları kırıldı mı hiç?
Şehitler ayvadır, nardır… Bir geceden bir sabaha akan Ah-u revandır….
YORUM EKLE