Memur-Sen Kahramanmaraş Şubesi tarafından Necip Fazıl Kültür Merkezi'nde düzenlenen, "Edebiyat ve Medeniyet Yorumcusu Mehmet Akif İnan" konulu sempozyumda konuşan Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu,
"Bizim medeniyetimiz bir insanın ölümünü 'kainatın ölümü', bir insanın kurtuluşunu 'kainatın kurtuluşu' sayarken, Batı medeniyeti ise sömürmeyi ve öldürmeyi esas almıştır" dedi. Gündoğdu yaptığı konuşmada, 11 hizmet kolunun 10'unda yetkisi ve 680 bin üyesi bulunan Memur-Sen'in insanlık, insan, ülke ve ekmek adına taraf bir sendika olduğunu belirtti.
05 Ocak 2013 Cumartesi 23:01
Memur-Sen Kahramanmaraş Şubesi tarafından Necip Fazıl Kültür Merkezi'nde düzenlenen, "Edebiyat ve Medeniyet Yorumcusu Mehmet Akif İnan" konulu sempozyumda konuşan Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu,
"Bizim medeniyetimiz bir insanın ölümünü 'kainatın ölümü', bir insanın kurtuluşunu 'kainatın kurtuluşu' sayarken, Batı medeniyeti ise sömürmeyi ve öldürmeyi esas almıştır" dedi. Gündoğdu yaptığı konuşmada, 11 hizmet kolunun 10'unda yetkisi ve 680 bin üyesi bulunan Memur-Sen'in insanlık, insan, ülke ve ekmek adına taraf bir sendika olduğunu belirtti.
Memur-Sen'in başarısını bugünkü yöneticilerini çalışmasından ziyade temelinin atılışında aramak gerektiğini aktaran Gündoğdu, "Yıl 1992... ve niçin sorusunu soruyoruz. 'Niçine aldığımız cevaplar çok anlamlı. Vesayeti deşifre etmek için. Daha çok millet daha az devlet için. Bürokratik oligarşiden kurtulmak için. Millet iradesinin hakim olması için ve darbecilere hadlerini bildirmek için gibi yüzlerce sıralanan niçinler" diye konuştu.
"Batı'nın demokrasisinde de insana bakışında da çifte standart olduğunu görüyorum" diyen Gündoğdu, şunları kaydetti:
"Bizim medeniyetimiz bir insanın ölümünü kainatın ölümü, bir insanın kurtuluşunu kainatın kurtuluşu sayarken, Batı medeniyeti ise sömürmeyi ve öldürmeyi esas almıştır. Örnek vermek gerekirsen, terörist başının yan komşusu Leyla Zana'ya Avrupa özel kimlik verirken, Sütçü İmam'ın üniversitesinden sürgün ettiğimiz Leyla Şahin'e nasıl kör baktıklarını çok iyi biliyoruz. Onlardan bu manada hayır beklemek ölü gözünden yaş beklemek gibidir. "
-Arakan'da Akif İnan Yetimhanesi-
Memur-Sen'in kurucusu Akif İnan adına Arakan'daki yetimler için Bangaldeş'te 200 kişinin barınacağı Akif İnan Yetimhanesi yaptıklarını dile getiren Gündoğdu, 1,5 yıl içinde külliyeyi hizmete açmayı planladıklarını ve oradaki yetimlerin iaşelerini karşılayarak sahipleneceklerini ifade etti.
Akif İnan'ı "edebiyatı sanattan, sanatı sendikacılıktan, sendikacılığı medeniyetten ayırmayan adamdır" diye değerlendiren Göndoğdu, şöyle devam etti:
"Sendika olarak Akif İnan adına, hatıra yarışması düzenliyoruz. Bu yıl, 12 Eylül, 28 Şubat, e-muhtıra, ıslak imza ve Balyoz Planı dönemlerinde dayak yiyenler hatıralarını yazsın ve Akif İnan adına bunu kitaplaştıralım istedik. Her hatıra yarışması her sene 1 kitap olacak. Bu sene ise 3 ciltlik Akif İnan adına,
'Ödenmiş Bedeller Unutulmasın' hatıra yarışmasının sonuçlarını yayınladık. Akif İnan'ın 'vesayeti deşifre etmek için bu örgütü kuruyoruz' dediği bu örgütler, Akif İnan adına tarihe not düşmeye devam ediyor."
Gündoğdu, Akif İnan'a sadece temelini attığı sendikalarla değil yazdığı tüm eserler ve eserlerindeki mirası kuşanarak sahip çıktıklarını sözlerine ekledi.
Moderatörlüğünü yazar Duran Boz'un yaptığı sempozyumda, İbrahim Demirci, Arif Ay ve Süleyman Arslantaş birer konuşma yaptı.
AKİF İNAN KİMDİR?
MEHMET AKİF İNAN (1940-2000) Mehmet Akif İnan, İlk ve Orta öğrenimini Urfa’da tamamladı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (1972) mezunu. Liseyi Maraş'ta bitirdi. Öğrencilik yıllarında Hilâl dergisi ve yayınlarını yönetti (1960-64), bir ara Türk Ocakları Genel Merkez Müdürü oldu. Mezuniyetinden sonra Ankara’da çeşitli liselerde ve Gazi Eğitim Enstitüsü’nde edebiyat öğretmenliği yaptı. İlk yazı ve şiirleri 1957′den sonra mahalli gazetelerde çıktı. 1959′da Derya adlı bir gazete yayımladı. Edebiyat ve Mavera dergisinin kurucuları arasında yer aldı. Daha çok Edebiyat dergisinde çıkan yazıları, 1977′de Yeni Devir gazetesinde Akif Reha imzası ve kendi adıyla yazdığı köşe yazılarıyla tanındı. Bazı ürünleri Türk Ruhu, Türk Yurdu, Filiz, Yeni İstiklal ve Hilal gibi gazete ve dergilerde yayımlanmıştı. Divan ve halk şiiri geleneğinden yararlandığı şiirleriyle kendi kuşağının usta şairleri arasında yer aldı.
ESERLERİ: Edebiyat ve Medeniyet Üzerine (deneme, 1972), Hicret (şiirler, 1974), Din ve Uygarlık (deneme, 1986), Tenha Sözler (1991), Yazarın ayrıca Yeni Türk Edebiyatı adlı bir ders kitabı vardır. Kalemin avuçları bu kadar yaktığı, parmaklara diken gibi battığı çok az olmuştur
Ruhu Şâd, Mekanı Cennet olsun...
|
|
|
|
|
" Akif İnan, Divan şiiri nazım biçimini, hece veznini ve halk şiirini bir arada kullanma başarısını göstermiştir. Onun şiiri, bu yönüyle klasik şiirin üslup hususiyetini ve ifade kudretini modern zamana taşıyan bir şiir özelliği taşımaktadır. (...) Akif İnan, Divan şiiri ile günümüz arasında bir köprü kurmuş ve Türk şiirine yeni bir duyarlık kazandırmıştır. O, şiirlerinde, sosyal konuları, aşkı, tabiatı, sade bir ifade biçimiyle yansıtabilme başarısını göstermiştir. O'nun şiiri, 'yerli düşüncenin ürünleri'dir. 'Zamanı aşıp çağı yenileyen' şiirlerdir. Akif İnan, modern çağda millî ve geleneksel bir ses olarak Türk şiirinde kendine has bir yer edinmiştir. " (Ali Fuat Birkan)
Umut Gazeli
Soyundum çileye dönmemesine
Bilendim ışıktan gözyaşlariyle
Acılar umudu buldurur bize
Bir zırha büründüm bu çağa karşı
Edep senin sabır benim derimdir
Askerler üretir sessiz ve derin
Bayrağa dönüşen alnımdır şimdi
Ellerim ağların mahşer makası
Türkümüz dünyayı kardeş bilendir
Gökleri insanın ortak tarlası
Bir Işık Yalımı
Gözlerin kalbime değmeden önce
İstanbul o kuşlar acep nerdeydi
Deniz ki dilimin lügat kitabı
Şarkılar kardeşim onlar nerdeydi
İçimde sürekli yağmur bulutu
Ormanlar nehirler güller nerdeydi
Bir ışık yalımı parmaklarındır
Anamın kızımın eli nerdeydi
Ülkemin çığlığı her saat zili
Nerde ortadoğu savaş nerdeydi
Gözlerin kalbime değmeden önce
Acılar gülüşler düşler nerdeydi
Akşam
Yüzünde elleri sonsuz denizin
Gömelim yüreğe dediğim durum
Saçların en derin bir gökyüzüdür
Varamaz ellerin merdivenleri
Her an bir güvercin çırpınır durur
Kalb atışlarında ve gözlerinde
Bir sırdır içinde evler anneler
Çocuklar başında bir yeşil çelenk
Göklerden bir haber gibidir umut
Görünmez bir yerde saklanmış mahcup
Su gibi içtiğin çok zor son on yıl
Sadakat anıtı bir sonbahardır
Duygu ve sabırdan bir deri giydin
Kuşandın demektir ölümsüzlüğü
Bulutlara gömülü sedeften yüzün
Dünyanı kuşatmış destansı hüzün
Zaman
Susarak anlattın bütün gizliyi
Sakladım duygumu ben konuşarak
Bir acı tarlası sessiz yüzünde
Aşkı yürürlüğe koyma savaşı
İçimde bir düzen kaynaşmaktadır
Büyük ve çekingen bakışlarından
En iyi anlatış artık susmaktır
Anladım bunu ben seni bilince
Gel denize yaslan yalnız denize
Sırrını denizler taşır insanın
Zaman bir hızdır ve yıldızdır akan
Esneyen günler ve gece üstünden
Bir uyku bölmezse anılarımı
Korkarım çıldırtır bu hayal beni
Gözlerin ne kadar İstanbul öyle
Sebiller uçuşur parmaklarında
Ortak günlerimiz tarih şöleni
Saçlarında sayfa sayfa güneşi
İçimde bir sergi var portrelerin
Hayalim her yerde kavrar gölgeni
Aşka ve tabiata ulaştır bizi
Gel kurtar bu şehrin gürültüsünden
Terk etme nolursun bir eşya gibi
Ölümsüz bir hasret yaşarken bende
Vurulmuş bir geyiktir sensiz zamanlar
İçimin ormanı bir yangın yeri
Bir uyku bölmezse anılarımı
Korkarım çıldırtır bu hayal beni
Istırap varoluş şartımız oldu
Esef etme yasım karaymış diye
Bir yanım vahşîdir ürkütür seni
Aykırı düşerim sulhculüğüne
Bir gün deli gibi sarsarak seni
Göklerin yolunu sorabilirim
Başımı taşlara vurabilirim
Aklımdan çıkarsa anılarımız
Paramparçayım gel sen onar beni
Topla aynalardan eski gölgemi
Göçebe ömrümü bağla zamana
Dağılsın içimin karıncaları
Bir uyku bölmezse anılarımı
Korkarım çıldırtır bu hayal beni
|
|
|
YORUM EKLE